Otobüs muhabbetleri
Hep şuna inanmışımdır; Halkını tanımak için özel arabadan ayağını keseceksin. Dolmuşa, münibüse, otobüse bineceksin. Otobüsler minübüsler bir alemdir. Şoför cep telefonundan konuşur. Ani fren yapar otobüs yerlerde sürünür, yolcuların kafası demirlere koltuklara çarpar, çoluk çocuk yaralanır hastaneye gider, hatta ölümle sonuçlanır ama hayat devam eder gider.
Şoför hep haklıdır. Üstelik bayağı taraftarı, yalakası vardır. Aman efendim böyle arabamı kullanılır. Kimse kurallara uymuyor gibi şoförü kabartan sözcükler her zaman söylenir gider. Suç hep başka arabadadır.
Şoförlerde tehlikelidir ha. Ara sıra haplarını alırlar, bir kendilerine gelip yollarına devam ederler. Otobüs bir ev, bir şehir, bir kasabadır, bir ülkedir adeta. En güzel yardımlaşmayı da burada görürsün. Orta kapı açılır. Bebekli felçli kişilere yardım eli uzanır. Bir el atılır. Arabalar içeri çekilir.
Oturma düzeni berbattır. Öyle ayaklar birleşip gelenin rahatça oturmasına olanak sağlanmaz. Yeni gelinler gibi oturağın yarı bölümüne sıkışıp büzüşüp düşmemeye çalışarak yolculuğa devam edersin.
Hele bir Allah’ın kulu inerken müsaade istemez üzerinizden atlar. Allah rızası için bir kişi arıyorum. Hiç farketmez genci yaşlısı kadını erkeği açığı kapalısı. Test sistemiyle büyüdük desek herkes de öyle değil ki. Camide vaazlarda saygıdan sevgiden bahsedilir ama buraya yansımamıştır. Burası ayrı bir alem ayrı bir arenadır.
Yaş 60’ ı geçti. Artık geç sayılmayız ama bir kişi de yer verse. Bir yandan da sevinirim Demek ki göstermiyoruz. Artık 60 yaş genç statüsünde diye seviniriz.
Gençlere kıyamam kimi camdan bakar, kimi gazete okur, kimi kulaklıktan müzik dinler. Aksine onlar için üzülürüm. Bu gençlere laik olamadık derim. Hele bazı bayanlar otobüse biner binmez yüzlerine yayvan sırıtık samimiyetsiz bir mana yerleştirerek daha biner binmez, şu gençlerde hiç terbiye kalmadı, insan büyüklerine yer verir. Nerde bizim zamanımızdaki sevgi saygı. Bu sözleri duyar duymaz yerin dibine girerim. Onlar da bizim çocuğumuz, daha fidanken kırıyoruz onları. Geçen yıl İngiltere’de çift katlı otobüslere biner şehri alt üst ederdim. Kimse ayakta değildi. Suç yöneticilerdeydi. Çocuk istemeye istemeye biraz da utanarak yerini verir. Çocukların kabahati yok derim. Suç Bu hatta fazla araba otobüs koymayanlarda derim. Bazen de kafam atar, çıkmayın evinizden derim. Bir de Kalender Orduevi’nden gelen subay hanımları vardır ki çok kibardırlar. Güngörmüş bir havaları vardır. “Oturun çocuğum “ derler.” Biz çok gördük geçirdik. Bizden geçti. Bari siz mesut olun.”
Bizdeki dayanışma yardımlaşma hiçbir ulusta yoktur. Hele şu minübüsler de ki yardımlaşma g-Gynes rekorlar kitabına girer. Ben Şoförüm hemen arkasına binmek istemem. En belalı yerdir. Bir Levent. Bir Maslak. İki Enka, Bir İstinye park. Bir de para üstü vereceksin geri. Bir de mesuliyetlidir. Para üstü gelecek mi ? Tam gelecek mi?
Bizdeki şoförlerde Guynes rekorlar kitabına girerler. Hem para üstü ver, hem araba solla, hem ışıkta dur kalk dünyada böyle bir durum yoktur.
Şoföre gıcık oldum geçen günler. Böylesine rastlamamıştım şimdiye kadar. Yolcular iteleye iteleye yine muavin statüsüne erişmiştim. Yine uzatılan paralar, yardımcı olan ben. Ama şoför barut fıçısı… Parayı çabuk verin. Dikkat edin düşürmeyin. Bir de zılgıt yiyoruz. Ne beceriksiz adamsınız. Para vermeyeni yakarım. Korkudan kimseden ses çıkmıyor. Bazıları uymayalım dercesine minübüsten daha gideceği yere gitmeden iniveriyor. Hele bir lüks minübüste şoför bir yandan televizyon izliyor bir yandan da hisleriyle araba kullanıyor. Bu kadarı da fazlaydı. Birazdan minübüsten inecektim.
Yok yok yazar olsun siyasetçi olsun minübüse otobüse binmeyen hayatı öğrenemez.