Değerli okurlarımız;
Seçimden önce halk arasında Turgut Bizim Çocuk bir işin olduğunda halk tabiriyle belediyeye gidip kapıya vurup tekmeyi girersin içeriye diyorlardı. Bağırıp çağırıp işimizi yaptırırız diyorlardı. Ama Sn.İrfan Püsküllü’ye bunu yapamazsın diyorlardı. Bırakın kapıya tekme vurmayı yada bağırıp çağırmayı üstüne birde fırça yersiniz diyorlardı.
Başlangıçta bunun anlamını tam olarak anlayamamıştık. Yani Sn.Turgut Babaoğlu’nu yakından tanıyorduk. Birlikte basketbol oynamıştık. Ama Sn.İrfan Püsküllü’yü yeterince tanımıyorduk. Fakat seçim döneminde kendisiyle bir haber yapmıştık. “Ben dertli bir insanım halkımızın dertlerini biliyorum. Seçildiğimde halkımızın dertlerini bir bir gidereceğim” demişlerdi.
Ayrıca değerli bir belediye meclis üyesi; yarın bir gün bir işimiz düşebilir diye herkes Sn.İrfan Püsküllü’den çekiniyor demişlerdi. Bizlerde dedik ki; yamuk bir işiniz varsa Sn.İrfan Püsküllü’den değil Allahtan korkmak gerekir demiştik. Eğer düzgün bir işiniz varsa neden çekineceksiniz ki demiştik? Bu kısa girişten sonra asıl konumuza geçelim diyoruz.
Sn.Turgut Babaoğlu ile bir konuyla alakalı görüştüğümüzü ve uzun uzun konuştuğumuzu daha önceki bir yazımızda belirtmiştik. Bizlerinde bilmediğimiz birçok konuları anlatmışlardı. Bizlerde bunları daha sonra yazacağımızı belirtmiştik. İşte şimdi tam zamanı diyoruz. Neden mi? Buyrun yazımızı okumaya devam edelim diyoruz.
Çünkü Kırk Kızlar Erenler Türbesiyle ilgili 3 aydır uğraşıyoruz. Ama bu konuda belediyeden hiçbir yardım alamadık. Sadece küçük bir istisnayı anlatmak istiyoruz ve kararı da sizlere bırakıyoruz. Değerli bir takipçimiz bizleri aradı ve Kırk Kızlar Erenler Türbesinin etrafını temizleyeceğini söyledi. Birlikte gittik. Daha sonrada Hendek Gençlik platformundan önceden görüştüğümüz değerli bir arkadaşımız geldi. Ve hep birlikte ağaç motoruyla ve motorlu tırpanla etrafını temizledik ve daha sonrada motorlu üflemeyle de etraftaki kuru otlar temizlendi.
Bir hafta sonrada Hendek Gençlik Platformu gençleri Türbenin dışını ve içini boyadılar. Bayrak direğinin boyanması ve şanlı Türk Bayrağının göndere çekilmesi işi kalmıştı. Ancak sepetli vinç gerekiyordu. Buda bir belediyede birde Sedaşta varmış. Bizlerde belediye de çok yetkili birisini aradık. Ama telefonu açmadılar ve hala da geri dönmediler. Sonra değerli belediye başkanının en yakınında ki yine değerli bir belediye meclis üyesini aradık. Telefonu açmadılar. Bizlerde mesaj yazdık. Onlarda yolda olduklarını ve geldiklerinde yardımcı olacaklarını söylediler. Ama yine hiçbir şey yapmadılar.
Bizlerde bu sefer bir muhtarı aradık. Durumu anlattık. Belediyeden bir hayır yok. Sedaştan tanıdık biri varsa rica edeceğim telefonunu iletiniz dedik. Onlarda ben hallederim dediler. Sonra aradılar. Vinç nereye gelsin dediler? Bizlerde boya malzemesi, bayrak ipi ve bağlama kelepçelerini alıp muhtarlığın önüne geleceğiz dedik. Geldik. Vinç belediyeninmiş. Üzüldük. Sanki kendi evimizin önüne Türk Bayrağı dikeceğiz de bizler isteyince göndermiyorlar. Allah yollarını açık etsin diyoruz başkada birşey demiyoruz.
Ama vinç operatörü tek başına gelmiş. Sepete kim çıkacak dedik. Başka kimse yok dediler. Bizlerde iş başa düştü diyerek vince binip birlikte Kırk Kızlar Erenler Türbesine gittik. Değerli okurlarımız 60 yaşındayız. Belimizde iki tane sırtımızda ise bir tane fıtık var. Uzun süre ayakta durmamız yasak. İş başa düştü dedik ve sallanan sepete binip 8 metre yükseklikte önce direği boyadık. Sonra aşağı inip kurumasını bekledik. Tekrar sepete çıkıp direğe Türk Bayrağını astık. Kelepçeler küçük geldi. Belediyede yıllardır tanıdığımız değerli bir dostumuzu aradık yeni kelepçelerin gelmesini sağladılar. Çok uğraştık. Ama hallettik. Güneş altında 8 metre yükseklikte sallanan sepet üzerinde belimizde ve sırtımızda fıtıklarla Türk Bayrağımızı göndere çektik.
Peki bunu ne için yaptık ki? Çünkü siyaset yapmıyoruz. Çünkü reklamdı, para puldu yada makamdı mevkiydi ilgilenmiyoruz. Öyleyse ne için yaptık ki? Çünkü naçizane olarak bizlere göre; bu Kırk Genç Kızlarımız bizler için canlarını verdiler. Eğer onlar şehit olmasalardı. İlçemiz belkide gayri müslümlerin gayri meşru çocuklarıyla dolu olacaktı. Ve belkide ilçemiz bir Türk Yurdu olmayacaktı. İşte bunun için yaptık. Bu bizlerin hem tarihi, hem insani hemde ruhani bir görevimizdi. Bizler bunu yerine getirmek için yaptık.
Bu konularla ilgili değerli birileriyle konuştuğumuzda; Eğer Turgut Babaoğlu olsaydı. O türbeyi öyle bırakmaz hemde aslına uygun bile yapardı dediler. Sende yalnız efe gibi kalmazdın. Bu kadar uğraşmak zorunda olmazdın dediler.
Sonra biraz düşününce Sn.Turgut Babaoğlu ile konuştuklarımız aklımıza geldi. Daha sonra yazarız demiştik. Bizlerde bugün değilse başka ne zaman yazacağız ki dedik ve şimdi tam zamanı diyerek sizlerle de paylaşıyoruz;
Sn.Turgut Babaoğlu ile görüşmemizde; Şeyh İzzettin İsmail Hazretleri Türbesinin hem yasal hemde inşaat ile ilgili birçok konularda gerekli yardımları yaptıklarını söylemişlerdi. Keremali Hazretleri Türbesinin yollarını yaptırdım. Gördünüzmü diye bizlere sormuşlardı?
Bizlerde haberimiz yok. 3 sene önce pusat yapmak için yani Kur’an ve Türk Bayrağı teslimi için gittik. Ancak yukarı çıkamadık. Çünkü yol çok kötü çıkamazsınız demişlerdi. Bizlerde elektrik santralinin olduğu yerde Çamlıca eski muhtarına Kur’an ve Türk Bayrağımızı teslim ettik demiştik.
Sn.Turgut Babaoğlu'da bir gün gidip de bir bakın demişlerdi. Orasının yollarını çok güzel yaptırdım demişlerdi. Ayrıca Sarıdede Hazretleri Türbesinin yolla ilgili imar çalışmalarını yaptırdığını belirtmişlerdi. Türbenin mimari projesini de yaptırdım demişlerdi. Bizlerde ilçemiz ve halkımız adına kendilerine teşekkürlerimizi iletmiştik.
Bizlerde ilave olarak bir şeyler daha söylemek istedik. Şöyleki; Sn.Turgut Babaoğlu halkın içinden gelen mütevazi yaşamı olan biriydi. Yokluğu da yoksulluğu da bilen biriydi. O yüzden hep mütevazi davranmıştı. O yüzden çok sevilmişti. Halkın adamı olmuştu. Yani Bizim Turgut olmuştu. Sözün özü insanın halinden anlayan biri olmuştu. Peki o zaman neden tekrar seçilemedi? Bu konuyla ilgili seçimden sonra kendisiyle görüşmüştük. Değerlendirdiklerini söylemişlerdi. Bizlerde buna ilişkin bir yazı yazmıştık. Tekrar okumak isterseniz gazetemizde bulabilirsiniz.
Sonuç olarak bizlere ait sözümüzle ne yaparsanız yapın ama yerlerde göklerde sizlerden daima razı olmalıdır diyoruz. Şimdilik başkada bir şey demiyoruz...
Saygılarımızla
Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak
Not: Yazımızdan sonra takipçilerimiz bir çok mesajlar ilettiler. Bu yaşta bu enerjiyi nerden buluyorsunuz dediler. Bizlerde gençlik yıllarımızdan bu yana sürekli sporun içinde olduk. Uzun yıllar Judo ve Tekwando yaptık. Daha sonrada uzun yıllar Kick Boks yaptık. Bir kaç dereceler de aldık diye belirttik. Ayrıca bir örnek vermeye çalıştık. Boksörler ringlerde yorulduklarını anlamadan saatlerce dövüşebilirler. Ancak ringden indikten sonraki günlerde yorulduklarını anlarlar. Bizlerde uzun yıllar Kick Boks yaptığımız için çalışırken yorulmadık. Ancak iş bittikten bir gün sonra yorulduğumuzu anladık. E tabi ki yaşlılık ve fıtıklarda var. Ama ne olursa olsun helali hoş olsun diyoruz ve tüm takipçilerimize saygılar sunuyoruz.