Sanatçılar hayal kurmasını bilen insanlardır. Sanatın hangi dalı olursa olsun sanatçıların uç noktalarda hayalleri vardır. Var olanı resmederseniz yada var olmayanı da resmedebilirsiniz. Var olan bir şeyi var olmayan bir zemin üzerine oturtabilirsiniz yada tam tersini de yapabilirsiniz. Bu sizin sanata bakış açınız ve dünya görüşünüzü yansıtır.
Jan Van Eyck'ın Arnolfini’nin Düğünü tablosu üzerine sayfalarca yazabilirsiniz. Bu resimde yazmakla görmek arasındaki fark çok belirgin bir şekilde görülebilir. Buradaki ışığın soldan vuruşu ile kürkteki yumuşak dokuyu çok ayrıntılı bir şekilde vermesi, renk geçişleri, ışığın avizedeki metaldeki parlaklığı yansıtması, yeni evli bir çift olarak kadının yeşil elbisesinde ki renk geçişleri, elbisesini yukarı çekmesi ise aslında hamile değil ama çocuk istediklerini belirtmekte, yerde takunyaların olması dini bütün bir aile olduklarını göstermekte, din adamı olmadan evlilik yapıldığı bir dönemdi ve işte adamın elini kaldırıp dua etmesi gibi bir çok detayları görebiliyorsunuz.
Resim sanatı ile uğraşan bir kişi bir ressam mutlaka o doğadaki yapraktaki detayı fark eder. Birçokları için belki o sıradan bir ağaçtır ama ona resimsel bir gözle bakan bir ressam için ondaki ışığını vermiş olduğu yaprağın üzerindeki değişimindeki renkler, yaprağın sararması yada çürümeye yüz tutmuş olması onu sıradan bir ağaç olmaktan çıkartır. Farklı bir bakış açısı getirir. Işık ne taraftan vurmuş, gölge ne tarafta kalmış yada ben bu ağaca düz de bakabilirim, tepeden veya yere yatarak da o bakış açısıyla da resmedebilirim.
Kitap okumak; insanın ufkunu, zekasını ve bakış açısını geliştirmek açısından da çok önemlidir. Okul yıllarımda çok kitap okuyordum. Yaz döneminde ise en son olarak Einstein'ın "E = mc2 " adlı kitabını yani "Quantum Teorisi" kitabını okumuştum. Bilime ve uzaya karşı da çok merakım vardı. Güzel Sanatlardaki okul dönemimizde Burcu Günay hocamız " Ünlü bir ressamın eserini çalışacaksınız bunun yüzde otuzunu alacaksınız yüzde yetmişini ise kendiniz değiştireceksiniz ve kompozisyonunu kendiniz düzenleyeceksiniz" olarak bir ödev vermişti.
Benimde aklıma Kandinsky gelmişti. Yani 35 yıl önce okuduğum Einstein'ın "E = mc2 " adlı kitabı aklıma gelmişti. Beyin bunu unutmuyor. Ben ikisi arasında bir ilişki kurarak kompozisyonumu hazırladım. Çünkü Einstein cisimlerin boşlukta hareket halinde iken, titreşim halinde iken renk değiştirdiğini bilimsel olarak ispatlamıştı. Candisky'nin çalışmalarına da baktığım da boşlukta mekan çalışmış ve o cisimlerin geometrik şekillerin titreşimlerle renk değiştirmesini yada ses çıkartmasını bize soyut çalışmalarında vermişti. Bu benim için çok önemliydi.
Candisky'nin resim yaparken müzik dinlemesi, resimlerinde geometrik cisimlerin titreşimle renk değiştirmesini yansıtabilmesi sonucu bende sanat ve bilim ile bu şekilde bir ilişki de kurabilmiş oldum. Einstein titreşimle cisimlerin renk değiştirmesi ve en son mavi renge ulaşması benim için çok önemliydi.
Ben resim sanatına ilgi duyduğum çocukluk yıllarımda ilçemizde böyle müzeler olsaydı şimdi değilde daha o zamanlarda resim ile ilgili bir eğitim almış olacaktım. Ben bir şehre gittiğimde orada bir müze var mı? Kültür ve Sanat Evleri var mı? diye soruyorum. Araştırıyorum ve varsa mutlaka uğruyorum. Bu gibi kurumlar bir şehrin ve insanlarının kültürel ve sanatsal anlamda gelişmişliğini de gösteren yerlerdir.
O sebeple ilçemizde mutlaka olması gerekir. İlçemizde böyle kurumlar olursa sanata ilgi duyan insanların kendi içinde sanata karşı olan ilgilerinin daha erken açığa çıkmasını da sağlayacaktır. Ayrıca bu konuda ilçemizdeki çocuklar, gençler ve hatta belli bir yaş düzeyindeki insanlarımızdan da büyük bir istek ve arzu olduğu da bilinmektedir.
İlçemizde kültür ve sanat evinin kurulabilmesi için sanatçılarımızdan ressam Hayriye Bıçak'la ilgili haberimizi bu şekilde tekrar görüşlerinize sunmuş olduk.
Saygılarımızla
Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak