Tarih: 17.07.2023 06:09

Kayhan Şafak’tan masallar; Kendini en akıllı sananlar nasıl tekrar mutlu oldular?

Facebook Twitter Linked-in

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarlarda bir yerlerde kendini en akıllı sananlar yaşarmış. Kendilerini o kadar akıllı sanarlarmış ki kimsenin de aklını beğenmezlermiş. Bir gün bir araya toplanmışlar ve “Bu böyle olmaz çok akıllıyız ama el elden üstündür demiş atalarımız. Ya bir gün bizden daha akıllıları ortaya çıkarsa o zaman ne yapacağız” demişler. Orada içlerinden kendini en akıllı sanan biriside “Benim bir fikrim var “demiş. Herkes heyecanla “Çabuk söyle o zaman nedir?” demişler? O da “Bir konsey kuralım” demiş? Herkes hemen ne konseyi demişler. O da “Kendini en akıllı sananlar konseyi” demiş 

Oradakiler iyi ama bu ne işe yarayacak ki? demişler. O da “Durun anlatayım” demiş ve başlamış anlatmaya “İçimizden seçtiklerimizi her yerin başına geçireceğiz. Böylece başa geçilecek hiçbir yer bırakmayacağız. Böylece bizden akıllılara da hiçbir yer kalmayacak bu şekilde. Onlarda ya oturdukları yerde kalacak yada bu diyardan gidecekler. Ayrıca başka akıllılarda gelmeyecek bir daha buraya bu şekilde” demiş. Herkes hımm, iyi bir fikir gibi görülüyor demişler. Hep beraber deneyelim o zaman demişler. Sonrada başlamışlar her yerin başına geçmeye, o kadar çok uğraşmışlar ki yer kalmayınca da olsun deyip bizden başkası olmasın diye ortasına bazen de sonuna bile geçmeye başlamışlar her yerin. 

Gel zaman git zaman mutlu olmuşlar bu şekilde. Ama yine gel zaman git zaman sonra bakmışlar ki her şey ters gitmeye başlamış. Orası boşalmaya başlamış. Herkes orayı terk etmeye başlamış. Kimselerde gelmemeye başlamış. Orası küçülmeye ve yoksullaşmaya başlamış. Orada yaşayanlarda mutsuz olmaya başlamışlar. İmkanımız olursa bizde buradan gideceğiz demeye başlamışlar. Bu söylentiler kendini en akıllı sananların da kulaklarına gitmiş. Ama onlarda o arada kendi aralarında o kadar çok tartışıyorlar ve kavga ediyorlarmış ki belli bir zaman bunları duymamış yada görmezden gelmişler. 

Sonra bir bakmışlar ki orası küçülmeye , yoksullaşmaya başlamış. Başına geçecekleri başka yeni yerlerde açılmamaya başlamış. Hatta başında oldukları yerler de bir bir kapanmaya bile başlamış. Sonunda birbirleriyle kavga bile etmeye başlamışlar. Çünkü başına geçecekleri dosdoğru hiçbir şey de kalmamış sonunda. Onlarda birbirlerinin geçtikleri yerlere göz dikmeye başlamışlar bu şekilde. Sen bırak ben geçeceğim başa diye de kavgaları her geçen gün artmaya başlamış. 

Hatta birbirlerinin davetlerine bile gitmemeye başlamışlar. Böyle kara kara düşünüyorlar ama işin içinden de bir türlü çıkamıyorlarmış. Çünkü böyle giderse ne geçecekleri bir baş kalacak nede çalışabilecekleri bir yer kalacakmış orada onlara. O aklı veren kendini en akıllı sananda ortalıklarda gözükmüyormuş artık orada.

Bir gün oraya bir derviş çıka gelmiş. Olanlar onunda kulağına kadar gelmiş. Çevresinde gördüklerine bu durumu sorarak öğrenmeye çalışmış oda. Oradakilerde sonunda böyle olacağı da belliydi zaten demişler dervişe. Derviş de nasıl belliydi demiş? Ne oldu ki buralarda demiş? Onlarda olanları bir bir anlatmışlar dervişe. Derviş de “Peki gerçekten en akıllıları onlarmı buranın? Yani içlerinde okumuş, üniversite lisans , yüksek lisans, doktara, doçent, profesör yada ordinaryüs profesörler mi var” diye sormuş onlara. 

Onlarda “Bilmiyoruz ki. Sadece kendilerini buranın en akıllısı sandıklarını biliyoruz o kadar" diye demişler. Derviş de “Tamam şimdi anladım” demiş. Sonra bir gün kendini en akıllı sananlar konseyine haber göndermiş ve ziyarete gelmek istediğini iletmiş. Ne yapacaklarını şaşırmış halde olan kendini en akıllı sananlar ise çaresizce kabul etmişler bunu, buyursunlar gelsinler diye de dervişe haber göndermişler. 

Derviş de ziyarete gitmiş onları. Hoş geldin , hoş bulduktan sonrada Derviş “ Sizin bir derdiniz varmış. Siz hele bir anlatın dinleyeyim. Sonrada ne diyeceğimi söylerim size” diyerek geliş sebebini açıklamış onlara bu şekilde. İçlerinde kendini herkesten en akıllı sananlardan birisi “ Biz buranın en akıllısıyız. Sen kimsin , nesin ki bize akıl vereceksin” demiş dervişi küçümser bir ifadeyle. Derviş de bu sözlerden hiç alınmadan “Siz hele bir anlatın bakalım, neymiş derdiniz bir bilelim.  Derdinize olacak derman belki bir şeyler de buluruz bu şekilde  demiş. 

Bunun üzerine orada kendini en akıllı sanan kişi bu sözler karşısında düşünmüş.  Bir çarede gelmiyormuş aklına. “Tamam anlatacağım her şeyi” diyerek başlamış anlatmaya her şeyi bir bir. Derviş de hiçbir şey demeden dinlemiş onu sessizce. Daha sonra kendini herkesten en akıllı sanan kişi “Anlatacaklarım bundan ibaret. Hadi şimdi sen anlat bakalım, o aklınla bize ne diyeceksin” demiş. 

Derviş yine istifini bozmadan başlamış konuşmaya, anlatmaya. Önce ”Siz yanlış yaptınız” demiş. Hepsi bir ağızdan ne yanlışı demişler. Derviş “Durun acele etmeyin anlatacağım hemen her şeyi size bir bir” demiş. “Siz kendinizi en akıllı sanmışsınız. Ama akıl lafta değil baştadır demişler. Siz ise kendinizi en akıllı sandığınızdan dolayı bunu hiç bilememişsiniz. Kendinizi çok beğendiğinizden dolayı da öğrenmek de istememişsiniz. Yada öğrenmek için birilerine sormak bile istememişsiniz. Çünkü siz kimsenin aklını hiçbir zaman beğenmemişsiniz.

Ayrıca onlardan da öyle korkmuşsunuz ki yerimize geçecek, başında olduğumuz yerde gidecek diye de her türlü kurnazlıkları, her türlü oyunları yapmışsınız, her türlü dolapları çevirmişsiniz. Onları küstürmüşsünüz. Onları bıktırmışsınız. Onlarda buradan hiç bir şey olmaz deyip ya susup hiçbir şey yapmamışlar yada başka yerlere gitmişler. Sonuçta da burası boşalmış ve yoksullaşmaya başlamış. Yeni hiçbir şeyler de yapılmamış bu yüzden. Size de başına geçeceğiniz yeni hiçbir şey ya yapılmamış yada başına geçtiklerinizde bir bir kapanmaya başlamış”

Derviş bir ara susup, beni dinliyorlarmı , acaba dediklerimi anlıyorlarmı diye onlara bakmış. Bakmış ki öylece sessiz sedasız hem oturmuş dinliyorlar hemde meraklı gözlerle kendisine bakıyorlarmış. Oda devam etmiş konuşmaya, “Allah herkesi aynı ve eşit akılda yaratmamıştır. Akıl akıldan her zaman üstündür. Sevgili peygamberimiz(s.a.v.) ilim Çin de bile olsa gidin alın, öğrenin demiştir. 

Ayrıca içinizde okumuş, üniversite lisans , yüksek lisans, doktara, doçent, profesör yada ordinaryüs profesörler varmı? Bu yüzdenmi kendinizi en akıllı sanıyorsunuz ” diye sormuş onlara. Onlarda “ Yok ya, o kadar da değil" demişler. Derviş de "Bak gördünüzmü? Demekki boşu boşuna kendinizi en akıllı sanmışsınız bugüne kadar. Sonra farklı akıllar demek çeşitlilik demek zenginlik demektir. Ancak bu şekilde gelişebilirsiniz, başına geçmek isteyeceğiniz yerlerde ancak bu şekilde çoğalır. Yoksa buralar körelir, boşalır ve yoksullaşır o şekilde. 

Böyle devam ederseniz herkes gibi sizde körelirsiniz, mutlu olamazsınız. Zamanla birbirinizin yerlerine bile göz dikerek kavga edersiniz birbirinizle. Ne sizde nede hiç kimsede bir huzur kalmaz bu şekilde. Böylece herkes mutsuz ve huzursuz olur. İmkanı olanlar buradan gider. İmkanı olmayanlarda küser. Bir daha da hiçbir şey yapmaz burada. Ve burasıda boşalmaya, terk edilmeye ve gittikçe de yoksullaşmaya devam eder bu şekilde” dedikten sonrada “Benim diyeceklerim şimdilik bu kadar” diyerek konuşmasını bitirmiş bu şekilde. 

Oradakiler “Derviş efendi doğru söylüyor” demişler birbirlerine. Sonrada “Eğer biz buranın en akıllısı olsaydık bu durumda olurmuyduk? İşte bizimde buranın da hali ortada. Bu gidişle geçecek ne baş kalacak nede çalışacak bir yer bizlere. Çok yakında da oraya buraya sen geçecen ben geçecem  diye daha çok kavga edeceğiz birbirimizle. Hem işlerimiz bozulacak hemde daha mutsuz olacağız bu şekilde” diye devam etmişler kendi aralarında konuşmaya bu şekilde. 

Aralarındaki konuşmaları bitince de dönmüşler Dervişe ”Önce senden özür dileriz. Kendimizi buranın en akıllısı sanıyorduk. Bizden daha akıllısı da yoktur sanıyorduk. Bizden daha akıllılar, baş olmasın bir yere yada gelemesin bir daha buraya diye de, hiç boş bir yerde bırakmadık bu şekilde burada hiç kimseye. Senide çok küçümsedik bu yüzden işte. Ama haklısın biz yanlış yaptık senin de dediğin gibi bu şekilde. Peki ama ne yapacağız şimdi , tekrar o güzel günlerimize nasıl döneceğiz, bunuda söylermisin bize” demişler. 

Derviş de hay hay demiş. Sonrada “Ama önce kendini en akıllı sananlar konseyini bırakın” demiş. “Yada herkesi de bu konseyinize alın” demiş. “Bu şekilde bırakın herkes kendi aklıyla bir yerlere geçsin. Buna karışmayın bir daha. Bu şekilde hem size hemde herkese de tekrar mutluluk, huzur ve zenginlik gelir. Sizde tekrar dönersiniz o mutlu ve huzurlu günlerinize tekrar bu şekilde” demiş. Kendilerini en akıllı sananlar hep bir ağızdan “Sağolasın Derviş efendi. Seni Allah gönderdi bize. Meğer her şey bu konsey yüzünden gelmiş başımıza. Sen olmasaydın bilemeyecektik bunun sebebinide bu şekilde ”demişler.

Sonrasımı ne olmuş. Kendilerini en akıllı sananlar konseyini bırakmışlar hemen. Herkesle konuşmuşlar. Herkesin kendi aklıyla bir yerlere gelmesine bir daha hiçbir şekilde karışmamışlar. Onlar ve herkes de o mutlu ve güzel günlerine tekrar geri dönmüşler bu şekilde. Daha sonrasımı onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyerek masalımızda burada sona ermiş bu şekilde.

Saygılarımla

Araştırmacı Yazar Mak.Müh.Kayhan Şafak

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —