Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarlarda bir yerlerde bir yerin başında olan kendini çok başarılı ve mutlu sanan biri yaşarmış. Sabah işine gider, biraz oturduktan sonra, oradan bir yerlere gider, tabure üzerinde oturarak ve çay içerek herkesle sohbet eder, sonrada sağa sola başka yerlere gidermiş. Günler böyle geçer gidermiş. Öyle günlerden bir gün gece rüyasında ak saçlı bir derviş görünmüş. Derviş rüyasında ona ”Sen bir şeyin başısın. Burası çok önemli bir yer. Bunun kıymetini bil. Çok kıymetli hazineler var. Çok zenginlikler var burada“ demiş.
O da o korkuyla birden uyanmış. Hayırdır diyerek bir anlam verememiş. Sonra yine günlerden bir gün gece yine aynı rüyayı görmüş ve yine aynı o ak saçlı derviş görünmüş. ”Sen bir şeyin başısın. Burası çok önemli bir yer. Bunun kıymetini bil. Çok kıymetli hazineler var. Çok zenginlikler var burada” demiş. O da bu sefer korkmadan “Nerede o yer?” demiş. Derviş de ”Bir Dağın arkasında" demiş. O da “Hangi dağ , nerede o dağ?” demiş. Derviş de "Burada. Ama gözünle değil? Aklınla bakmasını da görmesini de bil” demiş. O da nerede o dağ? diye tekrar sorarken birden uyanmış. Sonrada kendi kendine yine var bunda bir hayır demiş.
Bu kez hemen dışarı çıkmış karşısında dağ nerede var diye bakmış. Sonrada dağları görebileceği bir yere gitmiş. Orada Dağa bakmış bakmış yine bakmış. Ama dağdan başka hiç bir şey görememiş. Sonra geri dönmüş. Bunu birilerine anlatmış. Onlarda alt tarafı bir rüya demişler. O da rüya ama bu ikinci oluyor demiş. Sonra onlarla birlikte tekrar dağların olduğu yere gitmişler. Onlarda bakmışlar, bakmışlar yine çok bakmışlar. Ama onlarda dağdan başka hiç bir şey görememişler. Sonrada tamam işte alt tarafı dağ demişler.
Sonra yine günlerden bir gün oraya bir derviş gelmiş. Dervişin geldiğini oda duymuş. Hemen onu görmeye gitmiş. Birde ne görsün ki, o derviş rüyasında gördüğü o ak saçlı Dervişmiş. Şaşkınlıkla hemen ona gördüğü rüyayı anlatmış. Derviş ise sessizce onu dinlemiş. Konuşması bittikten sonrada “ Güzel bir rüya görmüşşün. Allah sana göstermek istemiş. Ama sen anlamamışsın” demiş.
Sonra da “Gel benimle sana nasıl bakman gerektiğini nasıl görmen gerektiğini anlatacağım, göstereceğim” diyerek onu dağın olduğu yere götürmüş ”Bak bakalım ne görüyorsun?” demiş. O da “Geçen de geldim aynı dağı gördüm. Başka ne görecektim ki anlamadım” demiş. Derviş de “Peki şimdi gidip meydanda dikilenlerden birilerini alıp buraya getirelim” demiş. Sonrada yanlarında birileri ile birlikte tekrar oraya geri gelmişler.
Derviş “Karşıda ne görüyorsunuz” diye yanında getirdiği kişilere sormuş. Onlarda hep bir ağızdan “Ne olacak işte Dağ görüyoruz” demişler. Derviş de ona dönerek “Bak gördün mü onlarda Dağ görüyoruz diyorlar. Yani biz ne gördüysek onlarda aynı şeyi görüyorlar. Sen ne görüyorsan onlarda aynı şeyi görüyorlar. O zaman bizim onlardan farkımız ne? Senin onlardan farkın ne? Sen neyin başındasın o zaman? Senin yaptığını meydanda dikilenlerde yapabilir o zaman. Öyle de değilmi? diye ona sormuş.
Oda “Evet haklısın bu iş bu kadar basit olamaz. Onların gördüğünü değil göremediklerini görebilirsem. İşte o zaman bir yerde baş olmanın bir anlamı ve faydası olur” demiş. Sonrada “Peki Derviş efendi, bak demekle, gör demekle de oluyormu? Olmuyor. Ne yapmam lazım onuda söylermisin?” demiş. Derviş de tamam anlamaya başladı artık diyerek başlamış anlatmaya ” Dağın arkasını görmek demek, gözünle değil aklınla görmek demektir. Yani aklınla düşünmek ve bir şeyler yapmak demektir. Ama gözün gördüğünü aklın görmesi için de bilgi sahibi olmak gerekir. Bunun içinde çok kitap okumak gerekir. Kur’an da da ilk emir “Oku” değilmi?” demiş. O da “Sağ olasın Derviş efendi şimdi anladım ne demek istediğini” demiş ve o şekilde onun yanından ayrılmış.
Daha sonrada hemen Kütüphaneye gitmiş. Kitaplara bakmış bulamamış. Çünkü bir dağın arkası nasıl görünür diye kitaplar yokmuş. Ama akıl üzerine başka çok kitaplar varmış. Onlardan almış. Başlamış onları okumaya. İşyerinde işlerini bitirdikten sonra da hiçbir yere gitmemiş. Devam etmiş kitapları okumaya. O kadar çok okuyormuş ki neredeyse yemek saatlerini bile unutuyormuş.
Çevresindekiler de merak etmeye başlamışlar. Aramışlar sormuşlar. Ama o işlerim var diye hiçbir yere gitmemiş. Okumaya devam etmiş. Günler böyle geçerken bir gün. Tekrar dağın olduğu yere gitmiş. Bakmış bakmış, uzun uzun bakmış. Sonra da sabah erkenden herkesin olduğu bir yere gitmiş. Bakmış onlarda tabure üzerinde oturuyorlar, birlikte çay içiyorlarmış. Hoş geldin, hoş bulduk ve nerelerdeydin faslından sonrada “Gel bir otur şöyle, sonrada bir anlat bakalım” demişler. Oda elindeki kitapları göstermiş. “Okuyordum” demiş onlara. Sonrada “Gelin sizlere bir şey göstereceğim” diyerek onları dağın olduğu yere götürmüş. ”Ne görüyorsunuz?” demiş onlara. Onlarda “Geçende geldik söyledik ya dağ görüyoruz işte” demişler.
O da “Peki şimdi meydanda dikilenlerden birilerini getireceğim bekleyin burada” demiş onlara. Sonrada yanında birileri ile birlikte tekrar gelmiş oraya. “Karşıda ne görüyorsunuz” diye sormuş yanında getirdiği kişilere onların yanında. Onlarda hep bir ağızdan dağ görüyoruz demişler. Oda dönmüş oradakilere “Bakın gördünüzmü? Onlarda dağ görüyoruz diyorlar. Yani biz ne gördüysek onlarda aynı şeyi görüyorlar. O zaman bizim farkımız ne ? Biz niye bir aradayız o zaman? Ben neyin başındayım o zaman? Bizim yaptığımızı , benim yaptığımı, meydanda dikilenlerde yapabilir o zaman. Öyle de değilmi? diye onlara sormuş. Onlarda “Evet haklısın bu iş bu kadar basit olamaz. Onların gördüğünü değil göremediklerini görebilirsek. İşte o zaman bir yerde baş olmanın ve bir yerlerde birlikte olmanın bir anlamı ve faydası olur hepimize” demişler.
O da “Tamam o zaman artık ne yapacağımızı biliyoruz değilmi?” diye söyledikten sonra “Arkadaşlar. Ben iki kez aynı rüyayı görmüştüm. Anlamamıştım. Çünkü baktığımda görememiştim. Çünkü bakmak için, görmek için bilgi sahibi olmak gerekiyormuş. Bunu bilmiyordum. Sağolsun Derviş efendi gözümle değil aklımla görmem gerektiğini anlattı bana, gösterdi bana. Bunun içinde bilgi sahibi olmam gerektiğini, bunun içinde okumam gerektiğini anlattı, gösterdi bana. Bende çok okudum. Ve hala çok okuyorum. Ve bilgi sahibi oldum. Artık bakarken nasıl bakacağımı, görürken nasıl göreceğimi biliyorum demiş.
Herkes önce yine anlamamış ne demek istediğini. Sessizce durmuşlar orada öylece. O da devam etmiş. “Bunu bir örnekle anlatacağım” demiş ve başlamış anlatmaya “Şimdi şu karşıya baktığımızda sadece bir dağ görüyoruz değilmi? Herkes “Evet aslında öyle” demişler. O da “Hayır aslında öyle değil demiş. O sadece bir dağ değil. Onun arkasında çok kıymetli hazineler var. Çok zenginlikler var” demiş. Herkes şaşkınlıkla acaba bu ne diyor? diye yine birbirlerine bakmışlar öylece. O da devam etmiş. “O dağın arkasında ben ne görüyorum biliyormusunuz? demiş.
Onlarda ne görüyorsun demişler hem şaşkınlıkla hemde merakla. O da “O dağın arkasında büyük ve güzel bir tesis görüyorum. Telesiyeji aynı olan yazın kar kışında çim kayağı yapılacak bir tesis görüyorum. Altındaki yaylada futbol golfü oynandığını görüyorum. Bir çok konaklama tesisleri, spor kamplarının yapıldığı yerler görüyorum. Doğa yürüyüşleri ve doğa sporlarının yapıldığı çok güzel yerler görüyorum" demiş.
Onlar da hımm olabilir demişler. O da “Durun daha bitmedi. Buradan o dağa kadar olan yollarda petrol istasyonları, bakkallar, el işi ve ev işi ürünlerin satıldığı dükkanlar görüyorum. Köylerin tekrar nüfusunun arttığını, tarımın ve hayvancılığın tekrar yapıldığını, köy dolmuşlarının tekrar vızır vızır çalıştığını görüyorum. Okulların ve sağlık ocaklarının tekrar açıldığını görüyorum. Turizmin arttığını başka şehirlerden de insanların geldiğini görüyorum. Ticaretin geliştiğini, zenginliğimizin arttığını görüyorum” demiş. Herkes de heyecanlı ve sevinçli bir şekilde çok güzel bir fikir demişler. Daha sonrada hep birlikte şehre dönmüşler.
Bir yerin başındaki ise, akşam şükür namazını kıldıktan sonra “Allahım ak saçlı dervişle rüyamda bana göstermeye çalıştın. Anlamadım. Sonra buraya gelmesini sağladın. Aklımı kullanmamı istedin. Okumamı istedin. Bende okudum. Aklımı geliştirdim. Ve artık bir dağın arkasına nasıl bakılır? Bir dağın arkası nasıl görülür? Öğrendim. Sana şükürler olsun” diyerek şükür duasını etmiş o şekilde.
Sonrasımı ne olmuş? Masalımızda burada sona ermiş oldu. Çünkü masalımızın geri kalanı, dinlemeniz için o dağın olduğu yerde bekliyor sizleri.
Saygılarımla
Arş.Yaz. Mak.Müh.Kayhan Şafak