Kayhan Şafak’tan masallar “Bir dikili ağacı olmayanlar kulübüne ne olmuş ki?"

Bir dikili ağacı olmayanlar kulübüne ne olmuş ki?

EĞİTİM 23.02.2024 12:08:00
Kayhan Şafak’tan masallar “Bir dikili ağacı olmayanlar kulübüne ne olmuş ki?

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak diyarlarda bir yerlerde yaşayanlar çok mutsuzlarmış. Ne yaparlarsa yapsınlar? hiç mutlu olamıyorlarmış. Ne yaparlarsa yapsınlar? bu yetmez daha çok olsun diye uğraşıyorlarmış. Ama yine de hiç mutlu olamıyorlarmış. Düşünüyorlar taşınıyorlar ama yapacak bir şeylerde bulamıyorlarmış. Bir araya geldiklerindeyse “Bu böyle olmaz. Neden hiç mutlu olamıyoruz? İki koltuğumuzda da bir çok karpuzlarımız var. Ama yine de mutlu olamıyoruz. Bu böyle devam etmez. Bir şeyler yapmamız lazım” diye aralarında hep böyle konuşuyorlarmış. 

Günlerden bir gün yine bir araya geldiklerinde içlerinden kendini daha akıllı sanan birisi “Ben düşündüm, taşındım sonunda bir çözüm yolu buldum” demiş. Hepsi bir ağızdan ne buldun? Hadi çabuk söyle demişler. O da “bir kulüp kuralım” demiş. Onlarda ne kulübü demişler? O da “Bir dikili ağacı olmayanlar kulübü” demiş. “Çünkü hepimizin birçok işleri var. Koltuk altlarımızda birçok karpuzlar taşıyoruz. Ama yetmiyor. Demek ki koltuk atlarımızda daha çok karpuzları taşımamız lazım. Belki o zaman mutlu olabiliriz” demiş. Herkes “Hımm güzel bir fikir olabilir demiş. Çünkü gerçekten hiç birimizin bir dikili ağacı da yok. Hem ismi de çok yakışmış olur. Böylece de daha sık bir araya gelebiliriz. Şehir şehir gezeriz. Değişik yemekler yeriz. Böylece belki mutlu da olabiliriz” demişler. Sonra hepsi bir ağızdan hadi hemen başlayalım demişler. 

Başlangıçta işler iyi gidiyormuş. Biraz yüzleri güler gibi olmuş. Ama belli bir zaman sonra bakmışlar ki işler daha da kötüye gitmeye başlamış. O şehir bu şehir geziyorlar ama yine de mutlu olamıyorlarmış.  Çünkü nereye giderlerse gitsinler ne yerlerse yesinler ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü mutlu olamıyorlarmış. 

Günlerden bir gün oraya bir bilgin gelmiş. Ünü her yere yayılmış. Onlarında kulaklarına kadar gelmiş. Ama bir türlü gururlarından ve kibirlerinden Bilgine gidemiyorlarmış. “Ne bilgini ya? Bizim gibi koltuk atları karpuzlarla dolu değil ki? Bizim gibi birçok işleri güçleri yok ki? Neyin bilgini ki? Bizden dahamı akıllı ki? Hangi aklıyla bize akıl verecekmiş ki?” diye birbirlerine söylüyorlar ve bilgine gitmekten her seferinde vazgeçiyorlarmış. Ama çok da mutsuzlarmış. Başkada çareleride yokmuş. Sonunda  “Tamam bize göre bizden akıllı olmayabilir. Koltuk atlarında hiçbir karpuzları da olmayabilir. Ama merak ediyorum. Bakalım bize ne diyecek? Çok fazla konuşmayız. Bir bakıp gelelim” demişler ve Bilginle görüşmeye gitmişler.

Hoş geldin hoş bulduk faslından sonra hiç konuşmadan oturup öylece susmuşlar. Bilgin hemen bu durumu anlamış ve hiç istifini bozmadan ”Ben çok mutsuzum burada demiş. Ne yaparsam yapayım? Bir türlü mutlu olamıyorum” demiş. O öyle söyleyince onlarda başlarını çevirip Bilgine bakmışlar. İçlerinden biri "Bilgin efendi bizim kadar işin gücünmü var yada başka şeylerinmi varki? mutsuzum diyorsun” demiş. Bilginde “Yok öyle değil. Buraya geldim. Ama burada bir şehir kütüphanesi yok, tiyatro ve sergi salonları yok. Sinemalarda da aylar öncesinin filmleri gösteriliyor. Ne yapacağımı şaşırdım? Sahi sizler burada nasıl mutlu olabiliyorsunuz ki?” diye onlara sormuş. 

Onlarda “Bizim mutlu olduğumuzu kim söyledi ki? Ama sizin gibi kütüphane, tiyatrolar, resim ve fotoğraf sergileri yok ondan mutlu olamıyoruz diye bizim hiç aklımıza gelmemişti. Bunların olmadığını açıkçası siz söyleyince şu anda fark etmiş olduk” diye söylemişler. Bilgin hemen araya girerek ”Sizlere inanıyorum. Çünkü daha önce fark etseydiniz. Bunları bir bir yapardınız. Demekki başka şeylerle ilgilenmişsiniz. Sahi sizler burada neler yapıyorsunuz ki? diye onlara sormuş.

Onlarda ”Bizim genelde koltuk altlarımız çok dolu olduğu için, çok fazla bir şey yapamıyoruz. Bir kulübümüz var. Şehir şehir gezip, güzel yemekler yiyoruz o kadar. Bilgin tekrar araya girer ve “O zaman mutlusunuz” der onlara. Onlarda ”Hayır Bilgin efendi aslında bizlerde hiç mutlu değiliz. Ne yaparsak yapalım hiç mutlu olamıyoruz. Koltuk altlarımıza yeni yeni şeyler koymak istiyoruz ama orada da yer kalmadı. Ne yapacağız bilemiyoruz?” diye söylemişler.

Bilgin de “Hah şimdi sadede geldiler” demiş içinden ve sonrada başlamış konuşmaya ve ilk önce “ Siz yanlış yaptınız” demiş. Hepsi bir ağızdan ne yanlışı yaptık? demişler. Durun sabredin. Bir bir anlatacağım her şeyi sizlere demiş ve başlamış anlatmaya “Öncelikle sizin kendiniz ve birbirinizden başka hiç kimseye bir hayrınız olmamış ki.  Ayrıca mutlu olalım diye de hep boş şeylerle uğraşmışınız. O yüzden nasıl mutlu olacaksınız ki? demiş onlara. Onlarda “Bu ne demek oluyor şimdi? demişler biraz yüksek sesle.

Bilginde biraz sabredin anlatacağım sizlere her şeyi bir bir demiş ve başlamış yine anlatmaya “Bir çok şeyleriniz olabilir. Ama huzurlu ve mutlu olamamışsınız. Çünkü Socrates “Allah insanı, iyilik yapmak için yaratmıştır. Mutluluğun yolu da budur” demiştir. Kur’an da “Allah inananların ve iyilik yapanların daima yanındadır “ diye ne güzel anlatılmaktadır. Ama sizler hiç iyilik yapmamışsınız. Burada bir tane dikili ağacınız varmı? demiş onlara. Onlarda şaşkınlıkla birbirlerine bakmışlar ve “Hiç yok” demişler. Bak gördünüzmü? demiş Bilgin ve “Bir keser gibi hep bana hep bana demişsiniz. Oysa bir testere gibi olmanız gerekirdi. Bir sizlere bir başkalarına olmalıydı. Ancak o zaman mutlu olurdunuz” diye söylemiş onlara.

Onlarda ”O zaman ne yapmamız gerekiyor ki? bunu söylermisin bize Bilgin efendi” demişler. Bilgin de “ O zaman işe şöyle başlayalım. Anlamlı bir hayat yaşıyormuyuz? diye önce bir ona bakalım. Hepimizin yani biz insanların 2 ana bilinç ve 4 alt olmak üzere toplam 6 adet temel bilinçlerimiz vardır. Ana bilinçlerimizden birisi bağımsız olma bir diğeride ait olmadır. Yani hem kendimize zaman ayıracağız faydalı işler yapacağız. Hemde çevremize zaman ayırıp yine faydalı işler yapacağız. Bunun içinde 4 alt bilincimizle uyum içinde yaşamamız gerekiyor. Peki bunlar nedir; 

Birincisi ekonomiklik'tir. Yani meslek sahibi yada iş sahibi olup hem kendimizin ve ailemizin hemde hayır işleri yaparak çevremizin ihtiyaçlarını gidermek zorundayız. 

İkinci olarak öğrenme bilincimizin ihtiyaçlarını gidermek zorundayız. Buda hem mesleksel hemde iş çevremizle ilgili yeni şeyleri takip edip onları mesleğimize yada iş hayatımıza uyarlamak zorundayız. Bunları yapmazsak ne olur. Mesleksel olarak yada iş hayatı olarak geride kalırız. Bu hem ekonomiksel hemde sahip olduğumuz makam veya mevkileri de kaybetme riskini de almış oluruz. Çünkü dünya çok hızlı değişiyor. Bu hıza ayak uydurabilenler ancak ayakta kalabiliyor. Buda doğanın bir kanunudur. Kur'an da Yunus süresinde “Aklını kullanmayanlara her türlü müsibet ve pislik yağdırırım” diye Allah bize aklımızı kullanmamızı emrediyor. 

Üçüncü olarak maneviyat diyoruz. Yani inanmak ve iyilik yapmak. İnancımızın gereklerini yerine getirmek ve hayır işleri yapmaktır. Çünkü Allah takva edenlerin yani inananların ve iyilik yapanların daima yanındadır. İmkanı olanları da vekil kılmıştır. Yani Allah kurtarsın yada Allah versin demekle oluyormu? Olmaz değilmi? Çünkü Allah onu senin önüne getiriyor.  Kur'an da Ali imran süresinde “Bakıpda görenle görmeyen, duyupda işitenle işitmeyen hiçbir olurmu? Siz hala hiç düşünmeyecekmisiniz?” diye Allah vicdanımıza da dönmemizi emrediyor.  

Dördüncüsü de sosyalleşmektir. Çünkü bir insan tek başına yaşayamaz. Bir insanı tek başına bir adaya koyarsanız. Önce konuşmayı sonrada düşünmeyi yitirir. Yani insanlar insanlarla gelişir. O yüzden insanların bir arada yapabilecekleri faaliyetlerle ilgilenmek gerekir. Bunlar kültür ve sanatla yada sporla ilgili faaliyetlerdir. Ayrıca bunlar ilgi alanlarınıza görede değişmektedir.

“Ayrıca bir günde çalışma saati 10 saat diyelim. Koltuk altlarınızda ne kadar çok karpuzlar varsa bu saatleride onlara bölerek ayıracaksınız demektir. O zaman okumaya ve gezip görmeye nasıl zaman ayıracaksınız? Bu şekilde oluyormu? İşte olmuyor. Görüyorsunuz. Sonra sosyalleşme yada spor faaliyetlerinizi ne zaman yapacaksınız? Yada hayır işlerini ne zaman yapacaksınız? İşte bu yüzden ne yaparsanız yapın mutlu olamazsınız. Sadece ekonomiklik hayatınıza yeter bu zaman. Sonuçta da masada ya tek ayaklı yada 2 ayaklı olur. O zaman bu 4 ayaklı masa 2 ayakla ayakta durabilirmi? Duramaz, peki o zaman bir insan nasıl durabilsin ki?” diye devam etmiş anlatmaya Bilgin.

Sonra Bilgin bir ara susmuş ve acaba beni anlıyorlarmı? diye onlara bakmış. Onların dikkatlice bir şekilde dinlediğini görünce de devam etmiş anlatmaya “Mesela kitap okuyormusunuz? Çünkü burada bir şehir kütüphanesi yok. Belki evinizde duvardan duvara kitaplarla dolu kütüphaneleriniz vardır. Bilemiyorum. Varmı? Onlarda mahcup bir şekilde “Yok” demişler. Bak işte gördünüzmü? Kitap okumuyorsunuz o zaman. Peki bilgi sahibi olmadan bu kadar işleri nasıl yapacaksınız? Hem kendiniz hemde işinizle ilgili gezip görmeniz gerekenleri nasıl göreceksiniz? Okumayınca bilgi sahibi olamazsınız. Gezip görmeyince de kültür sahibi olamazsınız. Peki o zaman vizyon sahibi nasıl olacaksınız? Bu kadar işleri nasıl yöneteceksiniz? 

Evet gördüğünüz gibi bu 4 temel alt bilinç bir masanın 4 ayağı gibidir. Bunlardan biri olmazsa nasıl bir masa ayakta duramadığı gibi bir insanda hayatta ayakta duramaz. Başarılı olamaz. Bunun sonucunda da mutlu olamaz. Sonuçtada bir gün hem bedensel hemde ruh sağlıklarında bozulmalar oluşur. Atalarımız “Az işim ağırmaz başım” diye ne güzel söylemiş. Öyle değilmi? diye onlara sormuş. Onlarda “Evet” demişler hep bir ağızdan.

Sonra“İşyerinizde boy aynanız yokmu? diye sormuş Bilgin onlara. Onlarda boğuk bir sesle “Evet var” demişler. Bilgin “Onun ne işe yaradığını biliyormusunuz? diye sormuş onlara. Onlarda bildikleri bir konu oluncada yüksek özgüvenle “Elbette üstümüzü başımızı düzeltmek için” demişler. Bilgin de “Olabilir. Ama orası bir giyim mağazasımı ki? Onun asıl amacı aynanın önüne geçip şöyle aşağıdan yukarıya kendinize bir güzel bakmanız içindir. Yani aslında akla yani kemale ermeniz içindir. Terazilerde öyledir. Üstüne çıkıp şöyle bir güzel tartılıp kendinize çeki düzen vermeye çalışmanız içindir. Yani bunlar akla ermek yani kemale ermek içindir. Aynanın karşısına geçip yada bir terazi üzerine çıkıp Ben kimim? Benim eğitimim ne? Benim kapasitem ne? Neler yapabilirim yada Yapamadıklarımı nasıl yapabilirim? diye kendi kendinize sormanız içindir. Ona göre de eksik yönlerinizi geliştirmeye çalışmanız içindir” diye söylemiş onlara.

“Bunun yanında bak yaşadığınız yerde kütüphane yok, kültür sanat evi yok, tiyatro salonları, resim fotoğraf ve sergi salonları yok. Bunları yapabilirsiniz. Başka başka okullar kurarsınız. Ayrıca yoksullar için cüzi ücretli çay bahçeleri, cafeteryalar yada ucuzluk marketleri yok. Onları yaparsınız böylece maneviyatınızda dahada güzelleşir. Buranın her tarafında böylece dikili ağaçlarınızda bu şekilde olmuş olur. Böyle daha hayırlı olmazmı? diye sormuş Bilgin onlara. Onlarda hep bir ağızdan ” Evet böyle çok daha hayırlı olur” demişler.” Böylece sağlıklı, dengeli ve anlamlı güzel bir hayatda yaşamış olursunuz. Böylede daha hayırlı olmazmı? diye tekrar sormuş Bilgin onlara. Onlarda yine hep bir ağızdan ”Evet böyle çok daha hayırlı olur” demişler. 

Sonra konuşmaya devam etmiş Bilgin “Ayrıca burada herkes için birçok iş fırsatları var. Neden koltuk altlarınızı gereksiz boş işlerle dolduruyorsunuz ki? Boş şeylerle uğraşıyorsunuz ki? Tarih, kültür, turizm, dağ ve doğa sporları gibi yada ticaret alanında olduğu gibi bir çok iş fırsatları var. Bunlar oldukça başka yerlerden eğitimli ve varlıklı insanlarda buraya gelir. Burasıda sizlerde daha da zenginleşirsiniz. Tamammı artık anladınızmı beni? diye tekrar sormuş Bilgin onlara. Onlarda yine hep bir ağızdan “Tamam şimdi daha iyi anladık” demişler.

Sonrada kendi aralarında “Bilgin ne kadar doğru şeyler söylüyor. Bugüne kadar hiç bunları düşünemedik. Çünkü okumadık. Yaşadığımız yeri bile gezmedik. Gezmeye başka başka yerlere gittik. Ama bilgin ne güzel söylüyor aradığımız mutluluk aslında önümüzde duruyormuş. Biz başka başka yerlerde yada başka başka şeylerde arıyormuşuz. O yüzdende ne yaparsak yapalım bir türlü mutluda olamıyormuşuz işte bu yüzden” demişler.

Daha sonrada hep birlikte Bilgine dönerek  “Sağ olasın Bilgin efendi senden Allah razı olsun. Ne yapacağımızı bilemiyorduk? Çare olsun diye “Bir dikili ağacı olmayanlar kulübünü” kurmuştuk. Ama oda bir işe yaramadı. Ana bilinç yada alt bilinçlerimiz nelerdir? Onlara göre neler yapmamız gerektiğini bilemiyorduk? Sen öğrettin bizlere. Ayrıca bir dağın arkası nasıl görülür onuda bilemiyorduk? Yine sen öğrettin bizlere. Gözle değil akıl gözüyle bakmamız gerektiğini öğrettin bizlere. Bunlar için nasıl vizyon sahibi olacağımızı öğrettin bizlere. Çünkü bilgi sahibi olmak için okumak, kültür sahibi olmak için gezip görmek ve vizyon sahibi olmak içinde her ikisini de yapmamız gerektiğini öğrettin bizlere. Bunun sonucunda da mutluluğu nasıl bulacağımızı öğrettin bizlere. Artık ne yapacağımızı biliyoruz” demişler. Bilgin de “Madem anladınız. Ne yapacağınızı da biliyorsunuz. O zaman haydi bakalım sizlere kolay gelsin diyelim” demiş. 

Sonrası mı ne olmuş? İlk iş olarak “Bir dikili ağacı olmayanlar kulübünü” kapatmışlar. Daha sonrasıysa masalımızda burada sona ermiş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyoruz.

Saygılarımızla

Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak

 

 

Belediye kanununda var. Peki neden hiç gündem olmuyor?

Halktan aldık haberi

“O zamanlarda yeterince sözümüzü geçiremedik” Hüdaverdi Bahadır

"Kadınların ekonomik güçlerinin arttırılmasına yönelik işler yapacağım" Setenay Halis

"Kadınlar inandıkları yolda iradeyle ve sabırla gitmelidir" Emine Kavakçı Tosun

"8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun" Sevgi Işıklar

Kırk Kızlar Türbesi neden kaderine terk ediliyor?

Hepsi söz vermişlerdi. Peki neden yapılmıyor?

Akyazı da çok güzel hikayeler yazılıyor

"Gördüğüm Zatımızın Sarı Dede Hazretlerimiz olduğuna kanaat getirdim" Salih Kondi

Çok pişmanım. Başka canlar yitip gitmeden bir şeyler yapın. Zekai Işıklar

Akyazılı çocuklar kızak yapıyor Hendekli çocuklar neden sosyal medyadan bakıyor?

“Hendek’ten Gazze’ye Gönül Köprüsü” basın toplantısı yapıldı.

Neden Akyazı Belediye Bütçesi 980 milyon da Hendek 300 milyon?

Bir vefat ve bir haber. Mehmet Civelek

Boşuna demiyoruz "yaparsa yoksul çocuklar yapar" diye. Kayhan Şafak

2.Bölge Hendek / Sakarya Teşvikleri

Sanayi Sitelerinin altyapı işlerinin tamamı üstyapı işlerinin de %70'i bakanlık tarafından karşılanmaktadır

“Güzel bir hikayeydi ama masal oldu” Mehmet Cömert

Hendek Sanayi ve Ticaret Odası üyelerine neler kazandıracaktır?

"Başkanımızı yalnız bırakmayacağız" Osman Kutlu

“Hem bir iş insanı hemde bir siyasetçi olarak destekliyorum” Hamit İsmailoğlu

“Futbol kulüplerinin bir tarafından tutanlarla ayakta kalması oldukça zor bir durumdur” Adil Karabulut

“Ne yapalım? Bizlerde Hendek meydanını trafiğe mi kapatalım?” Hasan Ayar

“Bu işe herkes sahip çıkmalıdır” Oktay Yaşa

"Destekliyorum ve gereken destekleri de vereceğim" Okan Öğreten

"Söylev de kalmasın eylemde olsun" Mehmet Demirel

"İş kadınları olarak da destekliyoruz" Emine Kavakçı Tosun

"Fırsatlar kaçırılmadan gereği yapılmalıdır" Engin Güllü

"Hantek Dolmuş Esnafları olarak destekliyoruz" Murat Akdeniz

Yükleniyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 28 22 1 5 40 71
2.Fenerbahçe 28 21 2 5 45 68
3.Samsunspor 29 15 8 6 11 51
4.Beşiktaş 28 13 6 9 14 48
5.Eyüpspor 29 13 8 8 10 47
6.İstanbul Başakşehir 28 12 10 6 7 42
7.Göztepe 28 10 9 9 10 39
8.Gazişehir Gaziantep 28 11 11 6 0 39
9.Kasımpaşa 29 9 8 12 -3 39
10.Antalyaspor 29 11 12 6 -19 39
11.Trabzonspor 28 9 10 9 9 36
12.Konyaspor 29 9 13 7 -7 34
13.Rizespor 28 10 14 4 -12 34
14.Bodrum FK 29 9 14 6 -10 33
15.Kayserispor 28 8 11 9 -12 33
16.Sivasspor 29 8 14 7 -8 31
17.Alanyaspor 29 8 14 7 -11 31
18.Hatayspor 28 4 17 7 -23 19
19.Adana Demirspor 28 2 22 4 -41