Yazıyoruz, konuşuyoruz da ne oluyor? Bilemiyorum. Sanki yine “Reşit sen söyle sen işit” olacak gibi görülüyor. Yada “böyle gelmiş böyle gider” olacak gibi görünüyor. Hani bir söz varya “biz nerdeyiz, onlar nerde” der gibi sanki. Yıllardır ilçemizdeki çocuklarımız için Fen Lisesi, Bilim ve Teknoloji Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi, Tarım Lisesi ve Spor Lisesi kurulsun diyoruz. Olmuyor. Proje okul olsun diyoruz yine olmuyor.
Bunları neden söylüyoruz. Çünkü yokluk ve yoksulluk var. Yoksul çocuklarımıza fırsat eşitliği verelim diyoruz. Varlıklı aile çocuklarından kolay kolay hiçbir şey olmuyor. Görüyoruz işte. Olsa olsa ancak bir yerlerde memur yada en fazla yönetici oluyorlar. Yaptıklarıysa işini doğru yapmak. Yani doğru işi yapmak değil. Çünkü onların hayalleri yok ki. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında . Ellerinde pahalı telefonlar, ceplerinde kredi kartları, altlarında arabalar. Çeşit çeşit elbiseleri var. En güzel giysileri giyiyorlar. En güzel yerlere gidiyorlar. En güzel yemekleri yiyorlar. Öyle değilmi?
Ama yoksul çocukların ne üstlerinde ne başlarında nede ceplerinde var. Neleri var ki? Sadece hayalleri var. Ama bu hayaller onları dünyanın en büyük bilim adamları yada iş insanları yada yöneticileri yapıyor. Bu yüzden yoksul çocuklara fırsat vermek hem ilçemiz, hem ülkemiz belkide dünya için büyük buluşlar yada güzel işler yapmalarını sağlamak olacaktır diye düşünüyorum.
Bu konularla ilgili 5 yıl önce ilçemizde Fen Lisesi kurulması için çalışmalar yapmıştım. Neredeyse yer yerinden oynamıştı. Sonunda Fen Lisesi kurulmuştu. Evet ama yetmez demiştik. Bilim ve Teknoloji Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi, Tarım Lisesi ve Spor Lisesi kurulsun demiştik. Olmadı. Bu günde diyoruz ama olmayacak gibi görünüyor. O zamanda Fen Lisesi için ne olacak ki? Hendeğin çocuklarına ne faydası var ki diyorlardı?
Onlara anlatmıştım. Bu hedef küçültmektir. Çünkü Hendekli çocuklar internette yada okul listelerinde fen liselerini görüyorlardı. Biliyorlardı. Ama bir yıldızlar kadar uzaktalardı. O zamanlarda, ilçemizden 3 yada 4 kişi kazanıyordu. Fen lisesi kurulmasıyla bu sayı 60 çıktı. Belki bu yıl 100 olacak. Çünkü benim oğlumun okuduğu Akyazı Fen lisesinde okuyanların neredeyse % 60 Akyazı ve Sakarya’yla birlikte bu oran % 80 çıkmıştı. Yani diğer liselerde de bu oranlar aynı şekilde artacaktır diye düşünmekteyim.
Buradan şuraya gelmek istiyorum. Üniversiteler birer sonuçtur. Liseler ise birer başlangıçtır. O yüzden çocuklarımızın hangi mesleğe yönelecekleri daha lise yıllarında belli olmaktadır. Hayallerine ulaşmakta o yıllardaki eğitim tercihlerine bağlıdır. İşte o yüzden yıldızlar kadar uzak hayallere ulaşmak ancak hedef küçültmekle yani çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği vermekle olur. Hatta ben bu konuda o zamanki milli eğitim müdürüne çocuklarımız fen liselerine ziyarete gitseler. Sıralara otursalar. Okulun havasını koklasalar en azından bu şekilde biraz hedef küçültmekte yapabiliriz demiştim. Ama olmamıştı.
Evet hikayeler kolay yazılmıyor. O yüzden gazetesehirvizyon.com adlı internet gazetemdeki “ Bu hikaye sessiz bir kahramanın hikayesi aslında Fen Lisesinin hikayesidir” adlı yazımı tekrar görüşlerinize sunuyorum.
Bundan yaklaşık 4 yıl önce bir gün çocuklarımızın hangi liseye gideceği ile ilgili konularda birkaç arkadaşımla birlikte konuşurken , çocuklarımızın Fen Lisesini kazanma şanslarının oldukça düşük olduğunu öğrendim. Sonra ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Çünkü benim imkanım var. Ben çocuğumu özel okulda okutabilirim. Fakat yoksul çocuklar ne yapacak diye düşünmeye başladım.
Bunun üzerine teknik konularda araştırmalar yaptım ve bu konu ile ilgili eğitimci tanıdıklarımla görüştüm. Hendek”te Fen Lisesinin kurulabilmesi için teknik olarak hiçbir eksikliğin olmadığını öğrendim. Ve bunu kendi bulduğum ve bir çok işletmelerde uyguladığım kaos yönetim sistemini kullanarak edindiğim tüm bilgilerimi telefonumdan mesajlarla bana kayıtlı tanıdık ve arkadaşlarıma ilettim .
Burada telefonla kendimi merkeze odakladım ve gelen mesajlarla cevapları telefonumda kayıtlı tüm kişilere aktarmaya başladım. Yani bir kişi bir mesaj attığında, o mesajı o yıllarda telefonumda 900 kişi vardı ve bu şekilde onlara ilettim. Her gün gece 3 ‘lere 4’lere kadar bu şekilde çalışıyordum. Şu anda 2,5 numara gözlük kullanıyorum. Önceden gözlük kullanmıyordum.
Sonra gün içerisinde siyasi parti yöneticileri ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte esnaflar ve karşılaştığım vatandaşlarımıza bilgilerimi aktarıyordum.
Hendekte neredeyse gündem olmuştu. Bunu yaşadığım bir anımla sizlere aktarmak istiyorum. Bir gün yaşlı bir tanıdığım büyüğüme rastlamıştım. Bana evlat derdi hep. “Evlat fen İşleri ne alemde, olacakmı? “diye sordu. Fen Lisesi diyemiyor, dili dönmüyordu. Bu yüzden Fen işleri diyordu. Bende inşallah uğraşıyoruz dedim. “Bu ne menem bir iş. Hanım evde Fen İşleri diyor, kahveye gidiyorum herkes Fen işleri diyor. Camiye gidiyorum, cami avlusunda da herkes Fen işleri diyor. Niye olmuyor? Ne yapmak lazım? Gerekirse Ankara'ya otobüs kaldıralım dedi” Bunu diyen insan 80 yaşındaydı. Bu bana daha büyük bir inanç ve çalışma azmi vermişti.
Çünkü anlamıştım ki bu iş Demirel’in “Ne yaparsanız yapın ama milletin diline düşmeyin. Çünkü milletin diline düşen, gönlüne düşer. Onların gönlünü kırmayın ” dediği gibi olumlu anlamda milletin diline düştüğüyle kalmamış aynı zamanda gönlüne de düşmüştü.
Daha sonraları günlerden bir gün belediyede başkan yardımcısı Fatih Öztürk’ü çocuklarla ilgili bir dilekçe vermek üzere ziyarete gitmiştim. Çıkışta Belediye Başkan Yardımcısı Hüdaverdi Bahadır sanki kapıda beni bekliyormuş gibi, beni odasına davet etti. Kapıyı kapatarak “Kayhan bey, bu fen Lisesi ile ilgili Turgut bey dışarıda kaldı. Onuda bunun içerisine dahil edelim dedi” Zaten o dönemde Sn.Turgut Babaoğlu başka bir partideydi. Bende ”keşke başkanım ben de zaten bunun için uğraşıyorum, herkesin ses vermesini istiyorum” dedim.
Hüdaverdi Bey de “Tamam o zaman. Ben Bayraktepe de bir toplantı düzenleyeceğim. Turgut bey, Siyasi parti ilçe başkanları, kaymakam, emniyet müdürü, ilçe milli eğitim müdürü ve basının olduğu toplantıda siz de Turgut bey de herkes birer açıklama yapar. Bu şekilde Fen Lisesinin gerekliliğini ve bütün ilçenin bunu istediğini kuvvetli bir şekilde duyururuz. Ben de Sakarya basınında haber yaptırırım” diye söyledikten sonra gününü bildireceğim dedi.
Ben de Ak Parti Hendek İlçe Başkanı Hasan Serdar Baykal ve Milliyetçi Hareket Partisi Hendek İlçe Başkanı Burhan Namlı’ya bu durumu bir mesaj olarak ilettim. Onlarda memnuniyetle katılacaklarını ilettiler.
“Hüdaverdi Bahadır çok deneyimli ve iyi bir siyasetçiydi. Hendek’te neredeyse yer yerinden oynuyordu. Ve o buna kayıtsız kalmanın siyaseten neye mal olacağını çok iyi biliyordu. Siyaseten bir hamle yaparak bir önlem almak istemişti.” Fakat ne olduysa bilemiyorum, o toplantı yapılamadı!
Yine o günlerde bir gün MHP İlçe Başkanı Burhan Namlı , beni aradı. Saygısından sağolsun, abi der bana hep. “ Kayhan abi, milletvekilimiz Levent Bülbül aradı “ Kayhan beye çabaları için teşekkürlerimi ilet. Bundan sonra ben bu işi üzerime aldım. Allahın inayetiyle bu işi bitireceğim ve daha fazla yayın yapmasına gerek kalmadı" söylediğini iletti". Bende elbette dedim. Benim istediğim zaten buydu. Siyasetçilerin buna sahip çıkmasını sağlamaktı. Bende bir yayın ile milletvekilimiz Sn.Levent Bülbül’ün bu işi devraldığını ve hayırlı olması dileklerimle başka konularla ilgili tekrar görüşmek üzere diye bir yazı yazarak bunu halkımıza duyurdum.
Bu süreçte Fen Lisesinin önemini ilk olarak kavrayan ve bu konuyu milletvekilimiz Levent Bülbül beye ileten Milliyetçi Hareket Partisi Hendek İlçe Başkanı Sn.Burhan Namlı’ dır. Onunla defalarca hem yüz yüze hem de telefonla yada mesajlarla sürekli görüşüyorduk. Ama o bilinçli bir şekilde hareket ederek, ilçemizdeki öğretmenlerle ve eğitimcilerle görüşerek detaylı bir dosya hazırlamıştı.
Ben de o dosyayı görmüştüm. Çünkü Sn.Levent Bülbül bey kendisinden bir dosya hazırlamasını istemişti. O da titizlikle çalışarak detaylı bir dosya hazırlamış ve Sn. Levent Bülbül beye sunmuştu. Milletvekilimiz Sn. Levent Bülbül beyde gereğini yaptı ve bu günlere bu şekilde gelmiş olduk.
Sn.Devlet Bahçeli Fen Lisesi çocuklarımıza, annelerimize ve ilçemize hayırlı ve uğurlu olsun dileklerimle emeği geçen herkese şehrim ve halkım adına saygı, şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bu yazıyı yazmamda ki amacım “Yiğidi ye, ama hakkını yeme” sözünde olduğu gibi bunu kendimde vicdani bir sorumluluk duygusuyla yazdım. Nacizane olarak şahsi kanaatimce, bu işin sessiz kahramanı yani aslında Fen Lisesinin gerçek sahibi Sn. Burhan Namlı ‘dır.
Evet hikayem böyleydi. Ama dahada fazlası vardı. Yazmamıştım. Şimdi yazmak istedim. O da şöyleydi; O günlerden bir gece muhtarlardan biri beni aramıştı. Hadi hayırlı olsun. Çok uğraştın sonunda Fen Lisesi oldu demişti. Bende haberim yok demiştim. Çünkü bilmiyordum. O gece nerdeyse Hendeği ayağa kaldırmıştım. İktidar partisi meclis üyeleri, ilçe başkanları, belediye başkan yardımcılarıyla yazıştım ve bazılarıyla görüşmüştüm. Bir ilçe başkanı evet doğru demişti. Ama yazmayın. Yakında açıklayacağız demişti. Bir iki gün sonra basında Fen Lisesinin sözleşmesinin yapıldığını görmüştük.
Oysa başka şeylerde vardı. Birisi Fen Lisesini kuracakmış. Bu iş için 6 milyon parası varmış. 2 milyon daha gerekiyormuş. Bunun için istanbul’daki dairesinin satışını bekliyormuş. İşte o kişi şu anki belediye başkanımız Sn.İrfan Püsküllü’ydü. Bende daha sonra ilçe başkanını aradım ve yakın dostu bir kişiyle görüştüm. Dedim ki. Madem bu işler için para ayırmış. O zaman o parayla bir kültür ve sanat evi kursunlar dedim. İlettilermi? Bilmiyorum. Bana bir daha dönüş yapmadılar. Bende bir daha sormadım.
Bunları anlatma sebebim. Hikayeler kolay yazılmıyor. Çocuklarımızın daha büyük hikayeler yazması için bende bu hikayeleri yazıyorum ve sizlerle paylaşıyorum.
Ayrıca ilçemizdeki önceliklerin iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim önceliğimiz bir Bilim ve Teknoloji Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi, Tarım Lisesi ve Spor Lisesi olmalıdır diye naçizane olarak düşünmekteyim. Bir Meslek Yüksek Okulu olmalımı? Elbette olmalı. Ama bu işlerden sonra olmalı diye yine naçizane olarak düşünmekteyim. Tabiki takdir ve gereği de bu ilçenin seçilmiş yönetenlerindedir.
Saygılarımla
Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak