Bir kafesin içerisinde ortaya bir merdiven koyup kafesin tepesinede bir muz asmışlar. Kafesin dışında bir yerede bir itfaiye hortumu bağlamışlar. Sonra da içeriye 3 tane maymunlar koymuşlar. Maymunlar kafesin içerisine girer girmez merdivene çıkıp muza uzanmak isterken dışarıdan itfaiye hortumu ile basınçlı su fışkırtarak maymunları ıslatmışlar.
Maymunlar bir iki defa denemişler. Her seferinde aynı şey olunca su ile ıslanmamak için birbirlerini dövmeye ve engellemeye başlamışlar. Sonunda hepsi pes etmişler ve kafesin kenarında oturmaya başlamışlar.
Sonra kafesin içindeki bir maymunu alıp içeriye yeni bir maymun koymuşlar. Oda kafesin içerisine girer girmez merdivene doğru koşarken kafesin içindeki eski iki maymun tarafından dövülerek engellenmiş.
Daha sonra kafesin içindeki eski maymunlardan birini daha alıp içeriye yeni bir maymun daha koymuşlar. Yani içeride 1 eski maymun ve 2 yeni maymun olmuşlar. ikinci yeni maymunda kafesin içerisine girer girmez merdivene doğru koşarken içerideki bir eski ve bir yeni maymun tarafından dövülerek engellenmiş.
Sonunda kafesteki sonuncu eski maymunu da alıp yerine yeni bir maymun daha koymuşlar. Yani kafesin içinde 3 yeni maymun olmuşlar. Üçüncü yeni maymunda kafesin içerisine girer girmez merdivene doğru koşarken ve kafesin tepesinde ki muzu almak isterken diğer iki yeni maymun tarafından dövülerek engellenmiş.
En sonunda 3 yeni maymun kafesin kenarında oturmaya başlamışlar. Hiç biri merdivene çıkıp muzu almaya çalışmamışlar. Çünkü her seferinde dövülerek engellenmişler. Ama muzun neden alınmayacağını bilmemişler. Çünkü muzu almaya çalışırken su ile ıslatılacaklarını hiç yaşamamışlar. Sonunda birbirlerini neden döverek engellediklerini yada neden dayak yiyerek engellendiklerinide bilmeden kafesin kenarında oturmaya devam etmişler.
Uzun sözü kısası ise bu hikaye " Böyle gelmiş böyle gidermiş" sözünü anlatan güzel bir örnektir.
Yine bu hikaye Descartes'in "Sorguluyorum öyleyse düşünüyorum. Düşünüyorsam öyleyse varım" önermesinde belirttiği "Bilimsel Düşüncenin" önemini de farklı bir yönden göstermektedir.
Einstein "İnsanların ön yargılarını değiştirmek bir atomu parçalamaktan daha zordur" sözünde olduğu gibi bir programımda bahsettiğim "Annelerin Çocuklarına Kundaktan İtibaren Kitap Okumalarının Gerektiği" ile ilgili olarak bir arkadaşımız arayarak "Güzel anlatıyorsun ama kundaktaki çocuk kitap okunmasından ne anlayacak ki? Onun yerine ninniler okunması yeterli değil mi yada daha doğru değil mi?" diye sormuştu.
Bizlerde kendisine "Bir anne kaç tane ninni okuyabilir? Yada hadi internetten girdi kaç tane öğrenebilir de çocuğuna okuyabilir. Ayrıca anneler aynı şeyleri okursa çocukların beyinlerindeki yeni kilitli kapılar açılmaz ve bir arabanın olduğu yerde patinaj yapması gibi bir durum olur" diye söylemiştik. "O yüzden anneler sürekli yeni kitaplar okumalı. Çünkü gelişmiş ülkelerin çocukları 0-3 yaş arası 45 milyon kelime duyuyorlar ve öğreniyorlar. O sebeple de aynı şeyler değil yeni kitaplardan masallar okunmalıdır " olarak sözlerimize devam etmiştik.
Bununla beraber de Kundaktaki çocuğun okunanı anlamasıyla ilgili yine Mevlana'nın "Kendini küçük görmeyi bırak. Sen yürüyen evrensin" sözüyle birlikte de Kur'an da ise "Allah daha henüz anne karnında bir cenin halindeyken insanın yüzünü elleri ile yaparmış" olarak bahsedildiğini hatırlatmıştık.
Ayrıca Beyin Cerrahı Prof.Dr.İsmail Hakkı Aydın "Beyin Sizsiniz" kitaplarında "Beyin matematikle çalışan bir bilgisayardır. Akıl yazılım zeka ise işletim sistemidir" diye belirtmektedir. "Çocukların beyinleri duydukları her kelimeleri beyinlerinin hafızalarına alır ve bir gün zamanı geldiğinde ise onu çocuğun aklına getirir" şeklinde açıklamaktadır.
Bu yüzden çocuklar deyince bizlerde biraz duygusallaşıyoruz. Çünkü onlar " Allahın birer mucizeleridir. Çocuklara el uzatmak Allahın size uzanan elidir. Çocuklara ulaşmak Allaha ulaşmaktır. Çocukları güldüreni de Allah da daima güldürürmüş" diye ne güzel belirtilmektedir. Bu sebeple de çocuklara yapılan her türlü yardımın kutsal olduğunu düşünmekteyiz.
Bundan ötürüde özellikle annelerimizden rica ediyoruz. Kundaktan itibaren çocuklarınıza lütfen kitaplar okuyunuz. İnsanın beyin hücreleri birbirine geçmiş kilitli kapılardan oluşmaktadır. Yine Kur'an da " Bir kapı kapanırsa Allah yeni bir kapı açarmış" olarak bahsedilmektedir. Bu sebeple de çocuklar her yeni kelime duyduğunda ve öğrendiğinde beyin hücrelerinin yeni kapıları açılmaktadır.
Mevlana ise "Sebepleri öğrenmek isteyerek çaresizlikle çaldım kapıyı. Kapı açıldı ve gördüm ki aslında içeriden açılmaktaymışım" sözüyle de bunu böyle güzel bir şekilde belirtmektedir.
Bütün bunlara ilave olarak da Pisa Testlerinde "Okuduğunu Anlamada" gelişmiş ülkelerin çocuklarının ilk 10 sırada , gelişmekte olan yada gelişmemiş olan ülkelerin çocuklarınında bunların altında olması da belki de bu şekilde mi izah edilebilir? Bu konulara birer örnek olarak da "Matrix" ve "Lucy" filmleri de izlenebilir.
Bizlerde böyle gelmiş böyle gider olmasın kitap okuyalım ve imkanı olmayanlarında okumasını sağlayalım diyoruz…
Saygılarımızla
Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak